Sarıbal : Bu iktidar değişmeden hiçbir sorun çözülmez.
Sistemik olarak ülkede cehenneme giden yolların taşlarının döşendiği dönem 1980, 12 Eylül ihtilalidir. O ihtilale giden yolda, o ihtilali yapabilmek için evet başka güçler, dış güçler ama asıl yerel dinamikler, yerel güçler buna zemin hazırladılar
Malatya Katliamının 46. Yıl dönümü: Hep aynı hikaye.
. 17-20 Nisan 1978 Malatya katliamı 8 insanımız yaşamını yitirdi. Yüzden fazla insanımız yaralandı. Ve binlerce ev, binlerce iş yeri talip edildi. Yine aynı hikayeydi. Provokasyonlar, evlere gönderilen bombalar, o bombalarla yaşamını yitirenler. Evet, o çatışmaları tetikleyen temel unsur bir kişinin elindeki bombanın patlaması. Peki o bombanın tarihine baktığımızda, araştırmasına baktığımızda o bomba o tarihte ancak Ankara Nükleer Araştırma Merkezi'nde üretiliyor. Düşünün. Ankara Nükleer Araştırma Merkezi'nde üretilen bir bomba. PTT ile bir yere ulaştırılıyor ve bir insan elinden patlıyor ve o insan maalesef yaşamını yitiriyor. Ve o tetikleyen iş ne yazık ki büyük olaylara sebep oluyor ve o sebeple 8 insanımız katlediliyor. Hep aynı hikaye. Hep aynı hikaye. Sürekli aynı işler. Ceza halka kesiliyor. Faili belli, açık o katliamlar, sebepler hepsi. Bedelini halk ödüyor Malatya'dan göç edenler, gidenler. Kınıyoruz. Unutmadık, unutmayacağız. Malatya'yı da, Maraş'ı da, Çormu'da, Gazi'yi de, Gezi'yi de unutmayacağız. Sivas'ı da unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Bir toplum, bir ülke, bir millet, bir ulus geçmişiyle yüzleşemezse, geçmişindeki yanlışlara karşı sağlıklı bir değerlendirme ve analiz yapamazsa geleceğini inşa edemez. Her katliam sonrası fair belli olanlar hiç ceza almazken, bütün ceza halka yüklenirken bu şu demektir, yeni katliamlara alan açmak demektir. Acılar, gözyaşları ve bunların üzerinden inşa edilen siyaset ve ülke yönetimleri. Kınıyoruz. Bir tek insan, annesiyle, babasıyla, kardeşiyle, çocuklarıyla, kimsenin ama kimsenin, Gerekçe ne olursa olsun bir insanın yaşamına son verme hakkına sahip değildir. 17-20 Nisan 1978 Malatya katliamının bir kez daha yaşamını yitirenleri saygıyla anarken cezanın halka kesildiği yeni katliamların bir daha olmaması duygularımı paylaşmak isterim.
Et zammı: Bu ülke at eti de it eti de yiyecek demiştim.
Yine bu salonunda çok söylemiştim. Bu ülke böyle giderse at eti de it eti de yiyecek demiştim. Yemeye devam edecek demiştim. İki haber; 15 Mart Sakarya'da bir tırda yedi yüz kilo at ve eşek eti bulundu. Dün de İstanbul'da kesimi bekleyen üç at kurtarıldı. Değerli arkadaşlar, değerli basın emekçileri, evet insanın en kutsal hakkı yaşam hakkıdır. Yaşam hakkını kanunlarıyla, düzeniyle, güvenlik güçleriyle, adaletiyle bir devlet insanlığa sağlamalıdır. Ama o yaşam hakkını sürdürebilmeniz için insana ait yine diğer temel haklar vardır. Beslenme hakkı, su hakkı, temiz hava ve temiz çevre hakkı gibi eğitim, sağlık gibi temel haklar vardır. Ama beslenme hakkı, yaşam hakkından sonra gelen en önemli ama en kritik temel beslenme hakkıdır. Bu salonun kameraları, perdeleri, duvarları, camları, sandalyeleri, koltukları anladılar, duydular, biliyorlar. Ama iktidar anlamadı ve yanlış yapmaya da devam ediyor. AKP iktidarının ithalat politikalarıyla Türkiye'nin et sorunu çözülemez. iki bin dokuz, iki bin on yılından itibaren başlayan on dört yıllık geçmiş süreçte on bir milyar doların üzerinde sadece canlı hayvan ve ete para veren bir ülkeyiz. Ayrıca küçük baş, büyük baş, kümes hayvanları için yem, karma yem elde etmek için harcanan paranın da yapılan ithalatın da haddi hududu yok. 150 milyar dolarların üzerinde. Ve ne yazık ki 780 bin kilometre kare yüz ölçümü olan 230 milyon dönüm ekilebilir alanı olan, TÜİK'e göre 146 milyon dönüm merası olan 85milyon dekar sulanabilir tarım alanı olan bir ülke et noktasında et ihtiyacı noktasında dışa bağımlıdır. Bugün et fiyatları gerçekten anormal yükselmiştir. Anormal. Vicdanlı olacağız, dürüst olacağız. Dedik ya bu savunda hep şunu söyledik. Yirmi beş kilo etle bir çuval yem alabilmelidir dedik. Defalarca söyledik burada. Bir litre sütle bir buçuk kilo yem alabilmelidir dedik. Bir kilo etle yirmi beş kilo yem alabilmelidir dedik. Süt hiçbir zaman o noktaya ulaşmadı. Sütte çiftçi zarar ediyor hala. Yeni fiyatla 14.46 kuruş olacak süt fiyatı. Olacak o da olacak. Ama sütün maliyeti 17-18 lira. Yani süt üreticisi zarar etmeye devam edecek. Süt üreticisi zarar etmeye devam ettiği sürece Türkiye et sorununu çözemez. Çünkü ek sorununu çözebilmeniz için sağmal ineklerimizin, süt veren ineklerimizin sürü olarak kalması, sayısının düşmemesi, kesilmemesi ve doğum yaptırılması gerekmekte. Ne yazık ki süt hayvanları sürekli kesime gitmekte ve biz yeni besi danası üretemiyoruz. Ya da yetmiyor. En azından 500 bin buzağı ölümünü biz azaltamıyoruz.
Piyasada bin liraya kadar et var
Yem sorununu çözemiyoruz. Çünkü meralarımızı ıslah etmedik. Bakanlık diyor ki 130 milyon dönüm tahdit yaptım ben ya elimde var ama ancak %15'ini bunun ıslah ettim. Eğer bir ülke bir ülke kaba yem sorununu yem sorununu çözemiyorsa hayvancılığını sürdüremez arkadaşlar. Ucuzlatamaz. Olacak bir şişe süt 50 lira. Çiftçinin eline geçecek 14 lira 60 kuruş. Çiftçi zarar edecek. Üretici tüketici de bu gelirle süt tüketemeyecek. Ve sağlıksız toplum ve hastaneler. Bu kadar açık her şey. Şimdi Şimdi 1 kilo etle çiftçi 25 kilonun çok üstünde yem alabiliyor. Bu da bir dengesizlik. Bunu da paylaşmak lazım. Ama bu çiftçinin kusuru değil. Bu sistemin. Bakın et fiyatları durdurulamıyor gidiyor halk et yemiyor burada bir paradigma yok mu arkadaşlar? Kasaba gidiyorsunuz ben diyor günde 50 kilosu et satıyordum şimdi 15 kilo satıyorum 3'te 1'e düşmüş peki ne oluyor nerede? et fiyatları yükseliyor dün et süt kurumu bir açıklama yaparak et fiyatlarını arttırdı. Yani yaptığı açıklamaya göre ciddi anlamda et fiyatlarını arttırdı %25 olarak ki et fiyatı en düşük kurum noktasında. Sıfır gümrükle ithalat yapıyor ve satıyor. Ama bu bile hiçbir sorunu çözemeyecek nitelikte. Çözme şansı da yok. Ne yazık ki %25 bir et fiyatı artırımı yaptırdı ve 229 liradan kuş başını 259 liraya çıkardı. Peki piyasada? 500 lira, 600 lira, 700 lira, 1000 liraya kadar et var. 1000 liraya kadar bir kilo et var.
İktidar değişmeden sorun çözülmez
Avrupa'da et fiyatları bir yılda %3.3 artmış, Türkiye'de %100.4. Tam 30 kat. Özeniyoruz ya, kıskanıyoruz ya Avrupa'yı. Avrupa bizi kıskanıyor, biz de şimdi Avrupa'yı kıskanıyoruz. İktidar öyle diyordu. Avrupa bizi kıskanıyor. Doğru. 30 kat et fiyatlarının artması Onlarda sadece 3.3. OECD ülkelerinde Yıllık Enflasyon %7.7 bizde %70. Evet bizi kıskanıyorlar değil mi? Bu kadar ironi. Ciddi bir sorun var Ciddi bir başa boşluk var Her gelen iktidar iktidarın bakanı aynen şöyle söylüyor. Iki yıl içerisinde ithalatı bitireceğiz. Her gelen yeni rekorlara imza atıyor. 2023 yılında sadece hayvan canlı hayvan ve etten bir milyar doların üzerinde ithalat yapmışız. Bir milyar doların üzerinde. gerçek bu. O yüzden bu koşullarda at eti de, it eti de, eşek eti de bu toplum yemek zorunda kalacak ve yiyor. Sadece iki baskınla bu sorun çözülmez. Bu salonda iki bin on beş yılından beri defalarca bu cümleleri kullandım, bugün de kullanıyorum. Zihniyet, kafa değişmeden yöntem değişmeden bu sorunu çözebilmek mümkün değil. Çünkü sorun iktidar. Her defasında bakan değiştirerek, her defasında bürokrat değiştirerek ama sonuçları itibariyle aynı şeyleri yaparak siz düzen kuramazsınız. İyileştiremezsiniz sistemi. Çiftçi orada perişan, tüketici orada perişan. İthalatçılar kıyak dışarıdan canlı hayvan getiriliyor, Uruguay ve Amerikan ülkelerinden 3.9 dolara et süt kurumu getiriyor 6 dolara halka satıyor yani işletmelere satıyor arkadaşlar ticaretini yapıyor ya et ve süt kurumu ticaretini yapıyor bu iş Çiftçi ürününü götürdüğünde kasap 0 KDV ile kesiyor çiftçiye ama kasap satarken %10 KDV alıyor. Niye alıyorsunuz bu %10 KDV'yi? Lüks ürün mü bu et? Keyfi bir tüketim mi? Alayım buzdolabında dursun, bir ona bir bakayım mı diyor halk. Derhal kaldırın şu %10 KDV'yi, derhal! Temel gıda bu. Çocukların, halkın sağlıklı, düzenli, yeterli hayvansal protein alması ve hastalıklara karşı daha dirençli olması, zihinsel, fizyolojik güçlü olabilmesi buradan geçiyor. Kaldırın %10 KDV'yi derhal! Yani, bu iktidar gitmeden tarımın, elbette tarımın içinde var olan bitkisel üretim ve hayvansal üretim sorunu, ithalat sorunu çözülemez. Çünkü bunlar ithalatla bazı şeyleri ısrarla yapmaya çalışıyorlar. Ama deniz de bitti, göl de bitti, her şey bitti. Hayvan sayısı az, verdikleri rakamların hiçbiri doğru değil. Hayvan sayısı az olduğu için ne ithalat yetiyor ne de piyasadaki fiyatları durdurabiliyorlar. Şu anda 400 liraya yaklaştığı karkas fiyat yani kemikli et. Gerçekten şaka gibi ama gerçek. Dolayısıyla iktidarın bu yerel seçim sonrası da açıktır ki çok net bir şekilde bir erken seçime gitme zorunluluğu vardır. Türkiye'nin sorunlarının çözülebilmesi.
Orman köylülerinin sırtında vergi yükü
Ormanlar kesilir. Sözde, bu kelimeyi özellikle kullanıyorum, sözde ormanlarda yıllık bir kesim yapılır. O kesimlerden odunluk olarak orman köylüsüne, ormanda yaşamını sürdüren, ormana yakın yerde yaşamını sürdüren orman köylüsü olarak adlandırılan ailelere yakacak adı altında yıllık odun verilir. Ticari, sanayi amaçlı, ticari kapasitesi yüksekler alınır, geriye kalan kısımları odun olarak o köylülere verilir. Ster deniz yaklaşık 500 kiloya denk gelir, bazen 400, 450, 500 kiloya denk gelir. Bu iktidar defalarca değişiklikler yaparak 18 stere kadar bir aileye verilen Yani 7-8 ton, 10 tona kadar yıllık odun verirken şimdi bunu 8 stere yani 3 tona, 4 tona kadar indirdi. Neymiş? İhtiyaç varmış. Gözünüz doysun. Ormanların kesim kapasitesi 18-20 milyon metre küpse şu anda 40-40 milyon metre küpün üzerine çıktılar. Yani aslında ormanların gerçekten kesilecek miktarı değil, çok daha fazlasını sanayi endüstriye aktarıyorlar. Ama bu taraftan da orman köylüsünün yakacak olarak alması gereken ürünü yarı yarıya düşürdüler. Yarı yarıya. Sadece bu mu? Arkadaşlar, veriyorsunuz mobilya sanayine, ahşap sanayine, sunta sanayine, neyse hangi sanayiye veriyorsanız veriyorsunuz, orada %20 KDV. Ya şu anda yakacak olarak verdiğiniz odundan da %20 KDV alıyorsunuz. Orman köylüsünden. Bu orman köylüsü Türkiye'nin gelir düzeyi en düşük olan kesim. Bugün 10 bin dolarlardan bahsediyorsak milli gelir, çiftçinin ya da orman köylüsünün milli gelirden payı kişi başına 2 bin dolar civarında. Türkiye'nin milli gelirden en az pay alan kesimi ve siz odunluk olarak ormanlardan verdiğiniz o ster miktarını yarıya indirdiniz. Bir de %20 KDV alıyorsunuz. Bugünlerde en çok böyle bir dert var. Bize de geliyor. Her aile yaklaşık 1000 TL gibi KDV ödemek zorunda kalıyor. Bu olacak iş değil. Ette nasıl %10 KDV'nin derhal kaldırılması gerekiyor ki? Zorunlu tüketim ürünü bu. Mutlak gıda hakkı. Bu insanlar da bu ürünü yakacak olarak kullanıyorlar ve %20 KDV. Dolayısıyla bu %20 KDV'nin de derhal kaldırılması orman köylüsüne, ormanlardan kesilen, sanayiden üstüne verilen kısmından artan, odunluk olarak verilen kısımdan da hem sterin arttırılması yani miktarın arttırılması ama aynı zamanda da KDV'nin kaldırılmasını talep ediyorlar orman köylülerimiz.
Tarımsal destekler ödenmiyor
Defalarca burada konuştuk, anlattık. Ama hala 2023 buzağı destekleri, aynı zamanda süt desteklerinin ödenmediğine dair bilgiler geliyor. Bakın ülke parasının değişimini görüyorsunuz. Zaten verdiğiniz 2023 yılında 63 milyar bir destekti. Oysa faize 646 milyar ödenmişti. Bu yıl da faize 1.2 trilyon para ödenecek bütçeye göre ki muhtemelen bu daha fazla olacaktır. 91 milyar çiftçiye destek olarak öngörülmekte. Bu da böyle aradan altı ay geçiyor, bir yıl geçiyor, bir buçuk yıl geçiyor. Ancak ödeniyor ve bu da o paranın zaten pul olması değerinin düşmesi anlamına geliyor. Desteklemeleri zamanında yerinde hakikaten çiftçinin ihtiyacının olduğu zamanda verilmesi şart. Sütte de ette de buzağıda da desteklemelerin yapılması ve zamanında ödemelerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz, söylüyoruz, uyarıyoruz. Ben tekrar bu salonda sizlerle birlikte olmak olmaktan mutlu olduğumu belirtir. Dileyin bu ülkenin var olan sorunlarını hep beraber sesimizle siz kameralarınızla, yazılarınızla düşüncelerinizle iktidar elindeki yetkilerle muhalefet toplumsal sorumluluğu gereğince ama bütünüyle ortak akıl bilim ve yurtsever halktan, ülkeden, emekten yana politika üreterek çözmek umuduyla diyorum.